Aidiyet, itaat teslimiyet (3) efendi köle hk
Aidiyet, itaat teslimiyet (3) efendi köle hk
PARTİ AKŞAMI
“Yo hayır hayır, bu kıyafet olmaz daha frapan bişey giy.”
Yatak odasındayız. Dolabın önünde durmuş birazdan gideceğimiz parti için kıyafet seçmeye çalışıyorum. Zaten sabah bir telaş evden çıkarken yatak matak toplayacak zaman kalmamıştı. Şimdi o dağınık yatak, üzerine atılan münasip bulunmamış kıyafetlerle iyice dandini vaziyette. Deri pantalonlar, büstiyerler, yırtmaçlı etekler, mini etekler ne ararsan üstüste yığılmış durumda. Son yarım saattir Metin’e defile yapıyorum o da hiçbirini beğenmiyor. E iyi de Metincim daha frapan ne bulayım En açık saçık elbisem bu.
O ise giyinmiş yatağın üzerine oturmuş, gülerek ve manidar bir şekilde suratıma bakıyor. “Yoo hayır, onu kastetmiyor herhalde, yok canım onu evde giymek için almıştık, umuma açık bir parti için değil”. Yine de elim o kıyafete gidiyor ve sessizce başımla “Bu mu?” işareti yapıyorum. Keyifle ellerini oğuşturuyor ve “Afferin benim akıllı kızıma, hadi giy bakalım”. Giy bakalım dediği şeyin pek de giyilecek tarafı yok. Yani ha var ha yok. Nette görüp çok beğenip ısmarladığımız mini bir deri elbise bu . Strapless, göğüslerin üzerinden V şeklinde bir yarık giderek daralarak üzerinde çapraz britlerle taa pussy hizasına kadar iniyor. Aynı V arkada da var, o da kıç yarığı başlarken bitiyor. Ondan sonra da zaten 5-10 santim ya var ya yok, yani arkadan bakılsa kalçaların yuvarlakları ha göründü ha görünecek. Kendiliğinden yapışkan dantelli arkası çizgili file çoraplarla da tamamlanan bir kıyafet bu. İncecik stiletto topuklu ayakkabılarla da giyilince ben bile bayılıyorum kendi görüntüme. Ayrıca Metin’in beni bu elbise içinde çok beğendiğini, evde böyle dolaştığım zaman heyecanlandığını bildiğim için de pek seviyorum bunu. Seviyorum sevmesine de evde giymek başka, bir sürü insana vücudunu teşhir etmek başka.
“ Hayatım…” diye mızıklanacak oluyorum. Yüzündeki tebessüm hemen siliniyor. Anlaşıldı, bu elbise bu akşam giyilecek. Elbet bir bildiği var Metin’in. Giyiyorum tabii. Beni kucağına oturtup elbisenin arka britlerini sıkıştırıp bağlıyor. Öndekileri de ayarlaması için bacaklarının arasına diz çöküyorum. Ellerini elbise dekoltesinden içeri sokup gögüslerimi avuçluyor. Vücudumdan bir elektrik akımı geçiyor sanki. Her dokunuşunda bunu yapıyor bana Metin. Daha fazlasını isteyerek göğüslerimi ileri uzatıyorum. Şimdi hafif hafif meme uçlarımla oynuyor. Parmaklarının arasında giderek büyüyorlar. Ah partiye gitmesek mi acaba?
Şımardığımı farkedip ayağa kaldırıyor beni, kıçıma hafif bir şaplak atıp hadi git makyaj yap diyor. Daha önceden talimatlandırıldım ağır bir makyaj yapılacak bu akşam. Yeşil lens, takma kirpik, koyu renk far ve ille de kıpkırmızı ruj. Uzun tırnaklarımla aynı renk olacak. Zaten berberden geliyorum, ellerim ayaklarım yapıldı saçlarım mis gibi. Ağır da bir parfüm lazım. Opium mu Obsession mu? Poison da olabilir. Yok yok, en iyisi good old Opium. Sıcak ve şehvetli. Bol bulamaç sürünüyorum, boynuma, kollarıma, gögüslerime, dayanamayıp bir fıss da pussyme sıkıyorum. Pussy’m pırıl pırıl. Metin beni geçenlerde bir epilasyoncuya götürdü, artık hiç tüyüm yok. Bebek dötü gibi oldu diyor bana.
Bir Opium bulutu içinde tekrar yatak odasına döndüğümde, Metin’in bana arzu ve beğeniyle bakması içimi sevinçle dolduruyor. Ne olacak partiye yarı çıplak gideceksem. Yalnız gitmiyorum ya. Metin bana kötü birşey olmasına kat’iyen izin vermez. Kollarımı doluyorum Metin’in boynuna, vücudumu onunkine yapıştırıp, kıçımı kıvırıp, bacaklarımı sürterek küçük orospuluklar yapıyorum. Elini bacaklarımın arasına sokuyor, başparmağı kıçımda diğer parmaklarını yavaşça klitimde gezdiriyor. “Hmmm, bu kadar emre amade olduğuna göre, bu pussy’e bir hediye vermek lazım” diyor. Ah ne olur Metin hemen şuracıkta sik beni. Halbuki o beni hafifçe itip başucundaki komodinin çekmecesinden küçük bir kutu çıkarıyor. Ah herhalde ringler var içinde.
Ödlekliğimden bir türlü gerçek piercing yaptıramadığım için Metin bana hem meme uçları hem de klit için takıp çıkarılabilen ringler yapmıştı. Zaten şimdi de “İş başa düştü, senin piercingini de ben yapacağım” diyor. Gerçeği nasıl hissettirir bilmem ama bunların görüntüleri de bir harika. Hele klite takılan hissiyat açısından da çok iyi. Her adım atışta her kımıldanışta klitin ucunu hafifçe çekiştiriyor ve çok tahrik edici oluyor tabii. Ama şimdi o kadar ıslağım ki nasıl kaymadan durmasını sağlayacak acaba.
Kutunun içinden tanımadığım birşey çıkarıyor. Tam ne olduğunu göremiyorum. Pussy’min dudaklarını iki yana açıp tam klitimin üzerine kalınca birşey yerleştiriyor. Klik diye bir ses çıkarıp kapanıyor bu şey, gayet sıkı düşme şansı hiç yok gibi hissediyorum. Eteklerimi düzeltiyor , “Hadi artık üstüne birşey al da gidelim” diyor. Kürk mü giysem acaba. Aklıma Jackie Collins’in bir kitabında okuduğum mu, yoksa Joan Collins’in bir filminde seyrettiğim mi harılayamadığım bir sahne geliyor. Orada da kadın sevgilisinin dairesine yerlere kadar bir kürkle gitmişti. Ama sadece kürkle. Evet kürk iyi fikir. Zaten şoför kapıda bekliyor, kısa başka bişey giyip adamın üç kuruşluk aklını hoplatmanın alemi yok.
Koridorda giyinme odasına doğru gidiyorum, dolaptan kürkümü alacağım. Aman Tanrım birden klitimin üzerindeki şey titremeye başlıyor. Öyle beklenmedik ve inanılmaz zevk verici bir his ki iki büklüm katlanıyorum. Başladığı gibi birden duruyor titreme. Başımı kaldırıp soran bakışlarla Metin’e bakıyorum. O ise gülerek elini cebinden çıkarıyor, kibrit kutusu kadar birşey var elinde. Birden titreme tekrar başlıyor, tekrar duruyor, başlıyor, duruyor, dayanmam mümkün değil. Ah kelebek bu. Sonunda almış. Bana nette göstermişti. Klitin üzerine yerleştirilen ve uzaktan kumanda ile kontrol edilen bir alet. Aletin titremesi duruyor ama ben bacaklarımın titremesine hakim olamıyorum. Metin yatak odasına dönüp komodinin üzerine bırakmış olduğu viski bardağını getiriyor bana kocaman bir yudum alıyorum. Neyse biraz kendime geldim. Bir acele kürkü geçiriyorum üstüme çıkıyoruz.
Gideceğimiz yer Etilerde özel bir klüp. Sadece üye ve misafirlerinin kabul edildiği bir yer. Biz üye değiliz ama üye bir arkadaşımızın doğum günü kutlaması var ve bildiğim kadarı ile sadece bizlere ait bu akşam. Ben daha önce hiç gitmedim, merak ediyorum nasıl bir yer olduğunu. Metin seveceğimi söylüyor. Ara sokaklardan birinde bir villanın önünde duruyoruz. Dışardan bakınca burasının bir klüp olduğunu belli edecek hiçbir işaret, kapıda tabela vs. hiçbirşey yok. Smokinli bir adam açıyor kapıyı. Eyvah bu böyle resmi bir olaysa benim kıyafetim pek tuhaf kaçacak diye düşünüyor ve rahatsız oluyorum. İçeriyi görene kadar kürkümü çıkartmasam mı acaba? Ama kapıyı açan smokinli “kürkünüzü alayım” diyor. Vestiyer hemen karşıda buradan da içerisi görünmüyor ki. Metin bütün nezaketi ile kürkü omuzlarımdan alıp adama veriyor. Adamın beni görünce kılı bile kıpırdamadı.
İçerden harika bir saksafon sesi geliyor. İçeri giriyoruz. Önce hiçbirşey göremiyorum. İçerisi son derece karanlık Sadece müzik sarmalıyor sizi. Atmosfer o kadar gerçek dışı ki, bir köşede Coltrane ya da Parker’ı çalarken görsem yadırgamayacağım. Gözlerim yavaş yavaş karanlığa alışıyor. Hoş kokulu bir duman arasında kımıldayan insanlar görüyorum. Dans ediyorlar. Yanımıza bir başka smokinli gelip tam ne olduğunu seçemediğim bir içki ikram ediyor. İnşallah visk**ir. Bir yudum alıyorum, evet viski ama ambrosia da olabilir, kendimi tanrıça gibi hissediyorum. Evde içtiğimiz joint’in de etkisi olsa gerek.
Metin beni belimden kavrıyor kalabalığın içine doğru ilerliyoruz. Geçtiğimiz heryerde insanlar duruyor ve tanışıyoruz. Bu karanlıkta bile erkeklerin gözlerindeki arzuyu hissediyorum. O hoş kokulu duman yerden yükseliyor ve insanların omuzdan aşağılarını yumuşacık bir bulut gibi sararken bilmediğim bir yerden sızan sarımsı ölgün ışık da sadece yüz ve omuzlarında oynaşıyor. 1950’lerde yapılmış sürrealist bir tablonun içine girdik sanki..
Metin elimden içki bardağını alıp birdenbire yanımızda beliriveren smokinlinin tepsisine koyuyor ve beni sımsıkı kendisine çekip dans etmeye başlıyor. Yüzümü boynuna gömüyorum ve derin derin kokusunu içime çekiyorum. Bu beni içk**en de joint’ten de daha fazla mest eder. Doğum günü sahibi arkadaşımız da ileride çok güzel bir kadınla dans ediyor. Müziğin ritmi ile kıvrıla büküle yanlarına gidip tebrik ediyoruz. Ahmet hayranlıkla bana bakarak “Tanrım ne kadar güzelsin, Metin izin ver de karınla dans edeyim” diyor. Metin’in kollarından ayrılmak istemiyorum ama o “Memnuniyetle” diyor ve diğer kadını kollarının arasına alıp dans etmeye başlıyor. O anda kadının kıyafetinin farkına varıyorum. Tek omuzunu açıkta bırakan yerlere kadar uzun bir tül bulutuna sarılı. O kadar. Metin’in kadının belini kavrayan eline kıskançlıkla bakıyorum.
Ahmetle dans etmeye başlıyorum. Bu kadar senelik arkadaşım bugün bana tamamen yabancı biri gibi geliyor. Birden klitimde bir titreme ile irkiliyorum. Bulunduğum yerden Metin’i göremiyorum ama bakışlarını ense kökümde hissediyorum. Kasılmamı Ahmet hissediyor, beni biraz daha kendine doğru çekiyor. Burada Metin’in gözünün önünde, başka bir erkeğe sarılmış vaziyette gelmek istemiyorum ama titreme devam ediyor. Ah dayanamayacağım buna. Tahammülümün sınırına geldiğim bir anda omuzumda Metin’in elini hissediyorum.
“Bu kadar yeter Ahmetcim ben malımı geri alayım” diyor. Omuzumdaki el canımı acıtacak kadar sıkıyor. Titreme kesiliyor ve nihayet kendimi tekrar Metin’in kolları arasında buluyorum. Muhteşem bir rahatlama hissi ile boynuna sarılırken “ben istediğim zaman gelirsin, şimdiki gibi” diyor ve beni kıçımdan yakalayıp penisine bastırırken aleti de çalıştırmaya başlıyor. Etraf, insanlar, kimse umurumda değil. Burnumda Metin’in kokusu, müzik beynimin içinde büyüyor büyüyor ve tamamen tükenmiş bir vaziyette Metin’in kollarına yığılıyorum. Tanrım bu yaşadığım en muhteşem orgazmlardan biri.
O gece kaç bardak içki içtim, kaç adamın kollarından alınıp Metin’in kucağında geldim hatırlamıyorum. Tek bildiğim Metin’in bana muhteşem bir gece daha yaşattığı. Bir sonrakini hasretle bekliyorum.