EVİM EVİM-1
Kızım Hale (18), oğlum Mert (19), karım Deniz (36), annem Figen (56), babam Yaşar 68 ve Ben Demir 37 yaşında birlikte yaşayan mutlu bir aileyiz. Babam ünlü bir mimardır bende onun izinden yürüyüp mimar oldum ve okuldan çıkınca onun bürosunda çalışmaya başladım. Sonra evlendim, çocuklarımız oldu, Bu arada hep kira evlerinde oturduk. 2 yıl önce dededen kalan bir arsa üzerine planını kendi çizdiğim tripleks bir ev yaptık. Üçüncü katta Denizle benim yatak odamız, bir banyo ve benim çalışma odam, ikinci katta Hale’nin, mert’in odaları, annemle babamın odası, 2 banyo ve bir büyük elbise dolabı odası, zemin katta, büyük bir salon, mutfak, banyo, ha bu arada her katta tuvalet. Evin yapımında hiçbir şeyden kaçınmamış en lüks malzemeyle en güzel evi ortaya çıkarmıştım. Evin ince sıvası bitip boya badana ve kartonpiyer işi başlamadan önce işçilere 3-4 gün izin verdim ve bu 3-4 günde inşaatta tek başıma çalıştım, her odanın havalandırma ızgarasının arkasına çözünürlüğü çok yüksek birer mini kamera yerleştirip, uçlarını tavan arasında birleştirip bir koruyucu plastik borunu içine yerleştirdim ve tüm uçları çalışma odamda çalışma masamın arkasındaki duvara indirdim. Tüm ince işler bittikten sonra çalışma odam hariç tüm ev eşyası taşındı, bu arada eşyaların çoğunu da Deniz yeniledi, en son çalışma odamı yerleştirdim ve panoyaindirdiğim tüm kabloları bilgisayarıma bağlayıp bir deneme yaptım. Misafir yatak odası dahil 5 yatak odası, 3 banyo, 3 tuvalet, mutfak, salon, giyinme odası olmak üzere 20 kamera hatasız çalışıyordu evde istediğim an
ulaşamadığım bakamadığım bir oda ve köşe yoktu. Uzun bir süre kamera olayını unuttum. Bir gün bir proje ile boğuşurken o kadar bunalmışım ki sırtım tutulmuş, çizim işini bırakıp geriye yaslandım, dinlendim ve kalkıp kendime bir viski koyup bilgisayarın başına oturup kameraları çalıştırıp evde gezinmeye başladım. Evde kimsenin olmadığını sanıyordum, Birden Mert’in karımın dolabını karıştırdığını gördüm, hay Allah bu çocuğun orda ne işi vardı derken dolabın önünden çekilince elindeki eteği ve bluzu görüp daha çok şaşırdım. İlgiyle bilgisayarın başına eğildim ve izlemeye devam ettim, Mert yatak odamızdan çıkıp Halenin odasına girdi ve onun şifoniyerinden bir külot, sütyen ve külotlu çorap aldı. Her an merakım daha da artıyordu. Mert daha sonra annemlerin odasına girip oradan bir çift ince yüksek topuklu ayakkabı ve annemin kızıl peruğunu alıp kendi odasına gitti.Odasına girince kapısını kilitledi ve elindekileri yatağının üzerine sanki bir mankenin üzerine giydirirmiş gibi sırayla dizdi, yatağın üzerinde içi boş bir kadın oluşturdu. Aynanın karşısına geçip soyunmaya başladı. Ya bu çılgın oğlan ne yapacak bir türlü anlayamıyorum derken
çırılçıplak kalan Mert’in vücudunda tek kıl olmadığı dikkatimi çekti. Sonra yatağa yaklaşıp Hale’nin dantelli siyah külotunu giyip üzerine sutyeni giydi ve sutyenin içine evvelden hazırladığı belli olan göğüs benzeri şeyi taktı, üzerine külotlu çorabı giydi, üzerine denizin mini eteğini ve
beyaz bluzunu giydi, peruğu taktı, yüksek topuklu ayakkabıları giyip aynanın karşısına geçti, sağa sola dönüp kendini seyretti, en son çekmeceden çıkardığı alev kırmızısı bir ruju dudaklarına sürüp geri çekildi ve aynadan kendini seyredip odada kendince dans etmeye başladı. Olayı baştan sona seyretmemiş olsam odada gördüğüm fıstığın Mert olacağına kesinlikle inanmaz kim bu afet derdim.
Masasına gidip bilgisayarını çalıştırdı, çantasından çıkardığı bir cd yi takıp sandalyesine kurulup afet gibi bacak bacak üstüne attı. Seyrettiklerimden etkilenmiş, sertleşmiştim. Mert’in taktığı travesti cd sinde kendisi gibi parlak bir oğlan giyinip sevgilisiyle buluşuyor ve iki azman zenci tarafından sikiliyorlardı. Artık yeter deyip yerimden kalktım, bilgisayarımı kapattım ve Mert’in odasına yollandım fanteziler paylaşılmak içindir, hadi yazın bana paylaşalım.
[email protected]