Farklı Fantezilere Yelken Açan Evlilik -9- Gezi
Farklı Fantezilere Yelken Açan Evlilik -9- Gezi
Kapı açılıp içeri Gökçe girdiğinde oturduğum yerde sertleşmiş bir şekilde masör ve Gökçe arasında olanları dinlemeyi yeni bitirmiştim. O an bende onu aynı Galip gibi yere yatırıp sonrasında kıçından becermeyi çok istemiştim.
-Merhaba beyler. Bakıyorum aynı bıraktığım gibi muhabbet ediyorsunuz. Ne anlatıyorsun çocuğa bu kadar, bitiremediniz iki gündür.
-Her şeyi anlatıyorum. En son hani şu masör çağırmıştık ya işte onu anlattım.
-Şimdi bile hatırlayınca heyecan bastı.
-Yemekleri hallettik biz bu arada.
-Tamam ben uzun ve güzel bir duşa gireyim, biraz daha oturur sonra yemeğe otururuz isterseniz. Sizde girseniz aslında iyi olur. Temiz temiz sevişmek her zaman iyidir değil mi ama?
-Tamam.
-Anlaştık.
Gökçe üst kata, odalarına gitti. Galip Gökçe’nin son sözleri üzerine elini penisine götürdü. İkimizde aslında zor durumdaydık. Yalnız boşalamazdık, hepsi akşam için Gökçe’ye saklanmalıydı! Galip ile ben kalan kısacık vakitte devam ettik.
Galip;
Bu masaj olayı bizi alt üst etmişti. Hem biraz utanıyorduk hem fazlasıyla tatmin olmuştuk. Kültürel olarak alışkın olduğumuz şeyler değildi, böyle bir şey aile hayatı için bu toplumda kodlanmamıştı. Evliliğin normları içinde yer almıyordu erkek masörler, vibratörlü külotlar, teşhircilik…
Bir haftayı geçmişti masaj olayı olalı. O zamandan beri konu hakkında tek kelime etmemiştik, normal hayatımıza devam ediyorduk aslında ama normal değildi olanlar. Sevişmemiştik bile o zamandan beri. Bir gün beraber güzel bir kır gezisine çıkmak, kafayı dağıtmak üzere anlaştık. Arabaya binip kendimizi doğaya bıraktık. Yaklaşık 3 saatlik yolculuğun ardından Safranbolu kanyonu önünde durduk. Giriş ücretlerini verip çantalarımızı sırtlandık ve kanyonun içinde insana huzur veren bir yürüyüşe çıktık. Havalar daha bozmamıştı ancak yine de insan sayısı azdı. Uzun merdivenlerden inerken neredeyse kimseyle karşılaşmadık.
-İyi geldi bu yürüyüş daha şimdiden. Kokuyu alabiliyor musun?
-Kokuyu alıyorum Gökçe, havayı hissediyorum, senin yanındayım, mutluyum.
-Bende mutluyum. Son bir iki hafta zorlu geçti.
-Kesinlikle.
-Aramız nasıl Galip? Ciddi soruyorum bunu.
-Ben seni hala seviyorum, sana hayranım, olmadığın zamanlarda seni özlüyorum, pişmanlığım yok… Yani her şey eskisi gibi.
-Gerçekten mi?
-Evet aşkım.
-Ben bana kızgınsın diye düşündüm. Hani şu şey olayı…
-Masör?
-Evet.
-Neden? Sen rahatsız oldun galiba.
-Ben öyle bir şeye pek hazır değildim galiba. Tamam adamla sevişmedim ama…
-Evet?
-Ben o gün iki kere boşaldım.
-Ciddi misin?
-Evet. Ve çok utanıyorum bundan dolayı.
-Neden utanıyorsun?
-…
Cevap vermedi. Zorlamak istemedim. Yürüyüş henüz bizi yormamıştı ama yanımızda getirdiğimiz içecekleri bir yerde oturup içmeyi teklif ettim, Gökçe onayladı. Ağaçlardan yapılmış hoş bir oturağa oturduk. Kanyonun içindeydik, yanımızdan akan suyun sesiyle mest olmuştuk. Zamanı dondurmayı ve orada iki sevgili yan yana kalmayı çok isterdim. Tek bir şey vardı o gün yanımızda; huzur.
İçeceklerimizi çıkarttık ve yudumlamaya başladık. Gökçe çok düşünceliydi, soğuk davranıyor bile denilebilirdi. Acaba düşüncesiz davranmış ve eşimi kaybetmiş miydim? Acaba ona sormadan fazla mı ileri gitmiştim?
-Her şey çok güzeldi, hayatımızda istediğimiz her şeye sahiptik. Cinsel hayatımız renkliydi. Bir kadın olarak arzulanmak elbette hoşuma gidiyor. Senin yerin başka, sen ayrısın elbette. Ben sadece sana aitim. O noktada bir sıkıntı yok. Ama bir adamın bana masaj yaparken tahrik olmam, o adamı arzulamam. Sanki içimde vibratör değil o adam varmış gibi düşünerek tam iki kez boşalmam… Bilemiyorum. Yarın daha fazlasını istersek ne olacak? İlişkimiz, evliliğimiz ne kadar zarar görecek?
-…
-En sonunda ne olacak? Bunları konuşmak için bir haftadır güç topluyorum! Galip o adamın beni oracıkta becermesi için dua ettim ben! Seni aldatabilmek için dua ettim! Mağaza görevlisine kendimi teşhir etmek, kamera önünde birisini boşaltmakta az değil ama bu başka bir şey. Sana kızgın değilim, kendime kızgın değilim. Sadece korkuyorum. Şu an çok ciddiyim aşkım, lütfen konuş benimle. Bu bir ‘yasak elma’ durumu diyeyim, kodumuz bu olacaktı hani, hatırla. Nereye kadar gideceğiz?
-…
-Konuş lütfen Galip. Düşün, o adam bir kere daha gelse, bu sefer içime girse!? Ben karşılık vermezdim galiba. Bu çok utanç verici. Ömrüm boyunca yanımdan ayrılmasını istemediğim, hayatımı adadığım ve adayacağım adamı aldatmış olmak veya bunu istemek sence de kötü değil mi? Kirlenmiş hissediyorum kendimi…
-Kirlendiğin vs yok aşkım. Eğer bir şey ikimize zevk veriyorsa, karşılıklı rızamız varsa bu sence aldatmak olur mu? Bir seks oyuncağından ya da bir erkeği ya da bir kadını düşleyip boşalmaktan farkı ne tüm bunların?
-Bilmiyorum!
-Sevgimiz baki kalacak mı sonsuza kadar?
-Elbette Galip!
-O zaman gerisi mühim değil. Ben o adamı arzuladığını bilmiyor muyum sence? Tahmin etmiyor muyum kaç yıllık eşimin duygularını? Bende anlamlandıramıyorum ama tüm bunlar bana keyif veriyor. Altında yatan düşünceleri vs önemsemiyorum. Eğer beni hep seveceksen bu tür kaçamakların bir zararı yok.
-Nasıl yani? Başkasının benimle cinsel ilişki yaşaması senin için sorun değil mi?
-Şu an bilemiyorum, şu an bunun için erken diyebilirim. Belki bu hiç bir zaman olmaz. Ama masaj yapmasında sorun yok, bundan tahrik olup o ateşle sevişmemizde sorun yok bence.
-Sana bu dediklerin konusunda güvenebilir miyim? Beni fahişe gibi görmenden çekiniyorum.
-Sakın öyle deme bir daha. Alakası yok! Bir noktada kocan içinde yapıyorsun tüm bunları. Ve evet, güven kocana! Seni test ettiğim falan yok.
İçeceklerimizi içip yürümeye devam ettik. Artık sarmaş dolaş olmuştuk. Bazen konuşuyor, onu teskin ediyordum. O ise sadece beni onaylıyordu. Dedikleri düşünmeye değerdi, bunun ikimizde farkındaydık. yolumuzun üstünde çok güzel bir oyuk bulduk, fotoğraf çektirmek için oraya çıkmayı teklif eden Gökçe olmuştu. Zorlu bir tırmanışın ardından o oyuğa ulaştık, buradan manzara çok daha güzeldi. İleride cam terastan etrafı izleyen insanlar karınca gibi gözüküyordu. Sarılıp bir fotoğraf çektik.
-Biraz daha iyi hissediyor musun kendini Gökçe?
-Evet aşkım. Seninle konuşmak rahatlattı. Bir haftadır sana bunları söyleyememek ve içimde galibi olmayan bir savaş vermek çok zordu. Birde çok utanmıştım.
-Boşaldığın için mi?
-Evet. Adam masaj yaparken kasıklarıma geçtiğinde vajina dudaklarımın kenarında hissettim kaç kere parmağını, ilk orada boşaldım zaten. Adam niyetimizi anlamıştı galiba.
-Onu nereden çıkarttın?
-Masaj değildi o, adam beni okşadı, elledi resmen.
-Ben tabi göremedim…
-Masaj bittiğinde ben ikinci kez boşalıyordum. Kendime engel olamadım. Ardından birde sen gelip kıçıma giriverdin… O an beni arkadan sertçe beceren kişinin o olmasını bile diledim… Hala utanıyorum anlatırken…
-Karıma bak sen…
-Deme şöyle. Ama bir haftayı geçkindir sadece seni arzuluyorum. Bir olay olduğunda sadece o kişiyi arzuluyorum. Geri kalan tüm vakitlerim seninle dolu.
-İyi hissettim bunu duyunca.
-Aksi olamaz zaten aşkım…
-Biliyorum, aynısı benim için geçerli.
-Ama tekrar ediyorum, o adam masaj yapmadı. Her fırsatta elleri misal bir yere masaj yapmadan önce kalçama dokundu, vajinama yakın yerlere temas etti, göğüslerimin kenarlarını parmak ucuyla okşadı. Böyle masaj olmaz.
-Ben demiştim eve çağrılan masörün sadece masaj için çağrılmadığını…
Orada biraz daha vakit geçirip yürüyüşe devam ettik. Nihayet kanyon içinde kurulmuş kafe tarzı bir yere geldik. Burada soluklanıp, yanımıza getirdiğimiz yiyeceklerden atıştırdıktan sonra devam ettik. Bir noktada düzgün patika bitiyordu, bizde el değmemiş gibi duran bir ormanın içinde, akarsuyun kıyısından yürümeye başladık. Biraz ileride bir at çiftliği gördük, hoş olmayan bakışlarıyla bizi süzen adamların yanından yürüyüp daha ilerilerde ne güzellikler var bulmak için yavaşça yolu arşınlamaya devam ettik.
Akarsuyun kıyısında bir boşluk, güzel bir çimenlik alan bulup oturduk. Kalan içeceklerimizi huzur içinde yudumlamaya başladık. Gökçe başını omuzuma yaslamıştı.
-Bu yanından geçtiğimiz adamlar rahatsız ediciydi.
-Bir şey olmaz. Merak etme. Yerel halk yabancılara hep öyle bakar.
-Bu bir şey yapmayacakları anlamına gelmiyor.
-Ne gibi? Köylü insanlardan ne zarar gelebilir?
-Misal gasp?
-Kaçarız.
-Aksiyon filmi gibi desene.
-Ya da seni rüşvet olarak bırakırız.
-Ufff.. Ne kötü birisin sen ya. Hiç acımıyorsun karına. Senin beni kollaman gerekirdi. Alooo!
-Kaç kişiydiler?
-Bilmem. 3 kişiydiler galiba, bakmadım.
-Sırayla mı birlikte olmak isterler yoksa hepsi bir arada mı…
-Galip ya!
-İşin özü ben seni özledim Gökçe. Bir haftadır dokunamadım bile.
-Bende seni.
-Arabaya dönüp kuytu bir yere mi gitsek?
-Burası da gayet kuytu bence…
-Eee hani korkuyordun.
-İşin içinde sen varsın.
Bunu söyleyip etrafa göz gezdirdik. Kıpırtı bile yoktu. Biraz ilerimizde bulunan ağacın altına geçtik, ben sırtımı dayadım, Gökçe yanıma sokuldu. Ben etrafı süzerken Gökçe fermuarımı açtı ve eğilip penisimi ağzıma aldı. Bende bundan istifade ederek onun pantolonunun için elimi sokup vajinasının dudaklarına ulaştım. Hafifçe, dairesel hareketler ile üç parmağımı kullanarak masaj yaptım…
Gökçe eskisi gibi burada bana oral yapıyordu, ben ise onu okşuyordum. Etrafta suyun sesi dışında ses neredeyse yoktu. Arada bir sinek vızıltısı veya rüzgar hışırtısı havayı yarıp kulaklarımıza geliyordu. Onun dışında sadece zevk vardı. Bir haftadır bu anı beklemiştim. Gökçe bir ara ben fark etmeden düğmemi açmış, pantolonumu indirmeye çalışıyordu. İzin verdim, tedirgin olmanın zamanı değildi. Gökçe pozisyonunu değiştirip önüme doğru geçti ve kalçalarını havaya kaldırıp tekrar kasıklarıma ağzını yanaştırdı. Ben iyice ağaca yaslanmış halde Gökçe’nin dudaklarının ve dilinin esiri olmuştum… Bir ara dili kasıklarımdan aşağıya doğru kaydı, elleriyle kalçalarımı hafifçe yukarı kaldırmıştı. Dili sürekli aşağılara doğru inerken bir tedirginlik, rahatsızlık hali baş göstermişti. O kadar aşağıyı hiç yalamamıştı. Gökçe şehvetle dilini deliğimin biraz üstünde gezdiriyordu, zevkle karışık bir rahatsızlık ise benim içimi doldurmuştu. Dili birazcık daha aşağıya indiğinde ben dayanamayıp elimi penisime götürdüm. ‘boşalıyorummm’ kelimesi dudaklarımdan keskin bir ıslık gibi çıktı. Gökçe hemen başını kaldırıp penisime doğru hamle yaptı…
Yüzüne biraz sperm bulaşan karım tüm iştahıyla penisimi emerken ben nefes nefese kalmıştım. Bir haftanın acısı çıkmıştı… Tekrar toparlanıp yan yana oturduğumuzda Gökçe parmağıyla yüzünü temizledi, sonra parmağını ağzına götürdü.
-Tadı acımış biraz, bir haftadır bekliyordu sonuçta…
Tek kelime edemedim bana yıllar gibi gelen bir süre boyunca.
-Ben güzel karım için ne yapabilirim peki?
-Geri dönelim, bu sırada düşünürüz…
Yavaşça kalkıp geriye döndük ve yürümeye başladık. Uzun ve keyifli bir yürüyüşün sonunda nihayet arabamıza varmıştık. Saat daha erkendi. Biraz şehir merkezinde gezinip tarihi binaları hayranlıkla izledik, güzel bir yerde mantı yedik… Dönüş vakti gelip çattığında ikimizde yorulmuştuk. Arabamıza bindiğimizde hava kararmaya yakındı. İkimizde mutluyduk. Yola çıktığımızda neşe ile muhabbet ediyor, her şeyi geride bırakmanın verdiği huzurla yeni sevgililer gibi kur yapıyorduk. Ben arabayı kullanırken Gökçe yolu izliyordu ilgiyle. Bazen yavaşlamamı söylüyor, sebebi hakkında sorularımı ise cevapsız bırakıyordu. Gözlerim yolda, teypten çalan şarkıyı mırıldanırken Gökçe’nin;
-Şurası, şurada dur!
sesiyle irkildim. Frene basıp hızımı düşürdüm ve dediği yere yöneldim. Burası yol üstü kamyoncu lokantalarından birisiydi. Çeşitli boylarda onlarca tır veya kamyon park etmişti. Gökçe iki tırın arasını göstererek oraya girmemi istedi. Dediğini yapıp arabayı stop ettirdim.
-Eee?
-Burada sen de bana oral yapacaksın?
-Ne alaka burası peki aşkım?
-Heyecanı olsun istedim.
-Sen bilirsin.
Gökçe koltuğunu iyice geriye çekti ve pantolonundan kurtuldu. Bir aracın güçlü dizel motorunun sesi arabanın içinde yankılandı. O kadar kamyonun içinde eşimin altı çıplaktı ve ben ona oral yapacaktım. O sırada gözüm ileride, açık bir çardakta oturmakta olan adamlara takıldı. Yanlarında semaver vardı ve muhabbet ediyor gibi gözüküyorlardı. Bir ara birisi dönüp bize baktı ama önüne dönüp konuşmaya devam etti. Hava iyice karanlık olduğu için kaç kişi vardı seçememiştim. Gökçe beni bekliyordu. Koltuğunun önüne eğilip kendimi hazırlarken saçlarımdan tutup beni vajinasına yapıştırdı.
-Hızlı yalasan iyi olur aşkım. Adamlar arada bir buraya bakıyor.
Bir şey diyemeden yalamaya başladım. Vajinasının içini dilimle ıslattıktan sonra yine parmaklarımı içine sokup dilimle bu sefer klitorisiyle ilgilenmeye başladım.
-Aşkım adamlar buraya bakıyorlar iyice. Beni hayat kadını vs zannetmeleri an meselesi olabilir. Hızlıca yala yoksa farklı sonuçlar olabilir. Ohhh. Adamlar eminim aralarında ‘şu karı ne iş, ne yapıyor orada’ gibi konuşmaya başlamışlardır… Parmağını iyice derine sok, devam et…
Konuşması heyecanlıydı, nefes nefeseydi. Bende heyecanlanmış hatta bir miktar panik yapmıştım.
-Galip bu adamlar niyeti bozmuş olabilir. Sandalyelerini bize çevirdiler aşkım. Kaç gündür tek bir kadını bırak becermeyi görmemişlerdir bile. Ve ben altı çıplak halde buradayım, işin kötüsü kocam vajinamı iyice kayganlaştırdı. Offf… Dilini sok şimdi içime tekrar, aynen böyle. Devam eden. Kıçıma doğru in…. Galip devam et… Adamlar beni gözleriyle yemeden önce boşaltsan iyi edersin. Her an kalkıp gelebi… Oyhhh.. Galip devam et. Çok güzel.. Galip adamlar… Boşalıyorum, Galip…
Bir yandan dilimde kalan son güçle Gökçe’yi yalıyor bir yandan tedirginlikle yola çıkmak için an kolluyordum. 5-6 saniye Gökçe’ye vakit verdim. Kasılmaları azalırken, daha çok beklemeden kalkıp tekrar direksiyona geçtim. Adamlar aramızda bulunan mesafeyi çoktan yarılamışlardı! Hızlıca kontağa basıp farları açmadan tesisten çıktım, plakamı almaları tehlikesine giremezdim. O sırada Gökçe hala yarı çıplak bir şekilde yan koltukta kendini tatmin ediyordu…
-Biraz daha geç kalsaydık şu an hoş olmayan şeylere şahit olacaktık kocacığım.
-Kalbim yerinden çıkacak gibi Gökçe… Aklına nereden geldi. Hem adamlar niye gelsinler durduk yere! Çok saçma!
-Çünkü ben çağırdım.
-Nasıl ya?
-Benim tarafımdaki araba güneşliğini açınca makyaj aynasının ışığı yanıyor ya, işte onu yaktım. Adamlara gel gel yaptım elimle, biraz cilve yaptım uzaktan. Ellerimle göğüslerimin yanlarına bastırdım misal. PArmağımı yaladım… Tabi sen göremedin bunları. Onlar ne kadarını gördüler bilmiyorum.
-Neden?
-Heyecan için.
-Ya gelselerdi?
-İzlerlerdi en fazla. Araba kilitlenebiliyor sonuçta…
-Sabah içinde bulunduğun ruh halinden çıktın galiba.
-Hiç sorma. Bazen kendime çok şaşırıyorum. Sana güvenip kendimi bırakmamın en doğrusu olacağına karar verdim. Sana güveniyorum Galip ve orada durmamızın sebebi üstümdeki ölü toprağından kurtulmaktan ibaretti. Tabi biraz tahrik etmedi değil…
Gökçe’yi dinliyordum. yine sorumluluk bana bırakılmıştı.
Yolda bir süre ilerlemiştik ama karımın altını giyinmeye niyeti yoktu! Hatta eli vajinası üstünde, arada bir kendini okşuyor ve aklından geçen düşünlerini benimle paylaşmıyordu.
-İkinci keze ne dersin?
-Yolda, giderken?
-Evet… Çok özledim…
Fermuarımın açılışı, Gökçe’nin eğilip yalamaya başlaması, eliyle yumurtalıklarımı okşaması, çıplak kıçını birilerinin her an görebilme ihtimali…
Eve vardığımızda ikimizde yorulmuştuk. TV karşısında uyuyakaldığımızda Gökçe’nin ‘bu işin sonu ne olacak’ sorusu zihnimde dolaşan tek düşünceydi.