Kemalettin Hoca

Kemalettin Hoca, okulun en sert profesörlerindendi. Ciddi ve soğuk bir adamdı. Az konuşurdu, ama derslerde ara sıra yaptığı zekice esprilerle hepimizi kırıp geçirirdi. Biz gülmeye başlayınca hemen ciddileşir, konuya dönerdi. Ders dışında ise yanına yaklaşmak, konuşmak, odasına girmek, neredeyse mümkün değildi. Koridorda falan karşılaşınca bakışlarından ödümüz kopardı. Dersi hem zordu, hem de notu kıttı. Benim de durumum hiç iyi gitmiyordu. Kankam hülya ise bu adamın aslında güzel kızlara düşkün olduğunu, bir yolunu bulup azıcık yılışşak bu işi halledebileceğimizi söylüyordu. Güya üst sınıftaki bazı kızlardan duymuş. Beğendiği kızları haremine alırmış.İnanılır gibi değildi. ?Kulak asma kızım sen bunlara, rezil olduğumuzla kalırız? diyordum. Zaten bir kaç derste de ön sıralara oturup yoklama çekmiştim. Küçük frikikler, belli belirsiz gülümsemeler falan, adam hiç oralı olmamıştı. Çelik gibi soğuk ve karanlık bakışlarla cevabımı vermişti.İkinci vizeden sonra durum tüm ümitsizliğiyle karşımdaydı. hülya?nınki idare eder gibiydi ama bir mucize olmazsa benim halim haraptı. Her şeyi göze alıp hülya?ya ?ne yapacaksan yap, bu işi hallet? dedim. Naz yapacak gibi oldu ?Nasıl yani, adama verecen mi? Hem bana ne ben yırttım? falan diye dalga geçti. Canım sıkılmıştı. Kendim denemeye de korkuyordum. O sınıflardan kimseyle samimiytim de yoktu. Mecburen hülya?yı sıkıştırmaya devam ettim.Hülya birkaç gün sonra iyi haberle geldi. ?Bana bak? dedi, ?ben adamın tipi değilmişim. Ama senin gibi çıtı pıtı, minyon tipli esmerlere dayanamazmış. Senin işin tamam, ama bir problem var? diye ekledi. ?İleride kendisi için sorun çıkmasın diye iki kişi olmamızı istiyor. Siz işinizi yaparken ben de kamerayla çekim yapacağım, sonra da kaset onda kalacak. İstersen bu hafta sonu otelde buluşacağız?Kamera işi kafamı karıştırmıştı. Ama yine de o meşhur Kemalettin Hocanın böyle bir işe girişeceğine inanasım gelmiyordu. İçim hem merak, hem de korkuyla dolmuştu. heyecan ağır bastı. ?Tamam, be? dedim. ?Ne olacaksa olsun!?Cumartesi sabahı erkenden uyandım. hülya gelip beni aldı. Öğleye kadar kuaförde sıkı bir bakıma girdik. Saçlarımızın rengini açtırdık, manükür, pedikür, ağda, makyaj, oldukça tuzlu bir hesap ödedik. İkiz gibi olmuştuk. Kuaför ?gelin işi gibi oldu abla, birer de damat lazım? diye yılıştı, ama heyecandan oğlana cevap verecek halimiz kalmamıştı. Oradan çıkıp otele gittik.Resepsiyondan geçerken, asansörde, odanın kapısına giden koridor boyunca, yüzümün kıpkırmızı olduğunu, kalbimin küt küt attığını hatırlıyorum. hülya ise daha rahat gibi görünüyordu. Ne de olsa adamın altına yatacak olan o değildi. hülya kapıyı tıkladığında derin bir nefes alıp tuttum. İçimde hala bu işin bir oyun olduğu, içerdekinin Kemalettin Hoca olmadığı hissi vardı.Ama kapı açıldığında gerçek olanca acımasızlığıyla karşımdaydı. Koca Kemalettin Hoca, ağzında purosu, üstünde otelin bornozu ve yine o heybetli duruşuyla bize bakıyordu. Kel kafasındaki bir kaç tel saçı özenle yana doğru taranmış, ayağındaki havlu terlikle hemn üstümüze atlamaya hazır görünüyordu. Yana doğru hafifçe çekilerek bizi içeri aldı. İkimize de kaçamak birer bakış attıktan sonra gözlerini üstüme dikti. Tepeden tırnağa süzdü. Uzun uzun göğüslerime ve bacaklarıma teklifsizce baktı. hülya?ya baktı, « Sen güzel, olmuşsun, ama bunu fahişeye benzetmişsin » diye mırıldandı. izmir erotizim escort « Nerede o masum, minik esmer kız » diyerek saçlarıma dokundu. Sonra her zamanki emredici tonuyla « Hadi bakalım sen doğru banyoya. Tekrar lolita olacaksın. Sonra babanın kucağına geleceksin » dedi. « Ben de bu ablana kamerayı göstereceğim » dediğinde, yatağın ayak ucundaki koltuğun hemen yayına kurulmuş üç ayak üstündeki kamera dikkatimi çekti. hülya bana göz ucuyla banyoyu işaret ederek talimata uydu, kameranın yanına doğru hareketlendi. Hoca, hülyanın kıçına bir şaplak atarak onun ardı sıra yürüdü.Odanın ortasında kalakalmıştım. İşler düşündüğüm gibi gitmiyordu. Adamın pervasız ve kaba tavrı içimi kaldırmıştı. Hele o alnındaki terle yapış yapış olan bir kaç tel saç iğrenç görünüyordu. Tam kapıya doğru dönüp gitmeyi düşünürken, yine o buyurgan sesi duydum.« Aklından geçeni sakın yapma ! Sana takarım » diyordu Kemalettin Hoca. ?Ya bu odada sana söyleneni kuzu kuzu yaparsın, ben de sana burada uygun bir şey takarım. » Bornozunun altından erkekliğini avuçluyordu. « Ya da çıkar gidersin, okulda takarsam fena olur. Mezun olamazsın? Kararımı hemen değiştirip banyoya doğru yöneldim. Hayvan herif, üstün durumunu gözüme soka soka kullanıyordu. İçeri girip kapıyı kapattım. Kolzete oturup bir sigara yaktım. Şu hayvana bir kaç dakika katlanırsam her şey bitecekti. Alnına yapıştırdığı saçları düşünmemeye çalıştım.Dışarıdan hülyanın kıkırdamaları ve adamın hırıltımsı konuşmaları geliyordu. Aynaya baktım, evet makyajım ağır olmuştu galiba. Saçımın regini fazla açtırmıştım. Sahiden bir fahişe gibi mi görünüyordum. Pislik herif beni hem bir lolita gibi kucağına almak, hem de fahişe gibi sikmek istiyordu. Her şeyimi almak istiyordu. Sonra da kamerada kaydettiklerine bakıp bakıp otuzbir çekecekti. Erkek olup ona bütün bunları ben yapmak istedim.Suyun altına girip rahatlamaya çalıştım. hülya?nın bu herifle kesin önceden ilişkisi vardı. Hala kıkır kıkır bir şeyler anlatıyordu. Duştan çıkıp otelin beyaz havlularından birini üstüme aldım. Buğulanmış aynada yüzümü görmeye çalıştım. genç kız havama geri dönmüştüm. Omuzlarım, göğüslerim korunmasız göründü gözüme. Havluyu gögüslerime sıkıca tutturdum. Saçlarımı diğer havluyla kuruttum. Yarı ıslak, dışarı çıktım. hülya, koltuğa kaykılmış oturuyor, O da başında dikilmiş mırıldanıyordu. Beni fark edince konuşmayı kestiler. Kemalettin bana bakıp, ?Hah, şöyle? dedikten sonra bana yöneldi.Gelip yakası karnına kadar açık bornozuyla karşımda durdu. Başım ancak göğsünün hizasına geliyordu. Yukarıdan küstah bakışlarıyla beni süzdü. Hiç acele etmiyordu. Bir elinde viski bardağını sallayıp buzlarını çalkalıyor, öbür eliyle kayıtsızca, göğsündeki sert beyaz kılları karıştırıyordu. Savunmasız omuzlarıma, havlunun altında inip kalkan memelerime uzun uzun baktı. Meme uçlarım istemediğim halde dikilmeye başlamıştı. Başımı öylece öne eğmiş, göz göze gelmemeye çalışıyordum. Yüzüm kızarmış olsa gerekti, çünkü alev alev yanıyordu. Meme uçlarımı fark etmesinden ödüm kopuyordu. Karşısında kendimi iyice küçülmüş hissediyordum.Oysa O, her şeyden öylesine emindi ki, varlığı bütün odayı dolduruyordu. Birazdan tek hamleyle üstümdeki havluyu çekip alacağını, korunmasız bırakacağını, beni altına yatıracağını, erkekliğini tüm vücuduma dayatacağını, kollarımı, memelerimi, karnımı, bacaklarımın arasını, her yerimi fethedeceğini, küçücük bedenimi acımasızca teslim alacağını, her şeyi biliyordu. Bir adım daha yaklaşıp elindeki bardağı sehpanın üstüne bıraktı. Parmaklarını saçlarıma dolayarak başımı geriye çekti. Kocaman ağzını dudaklarıma kapatıp, dilini ağzıma soktu. Viski ve puronun ağır kokusu genzimi doldurmuş, saçlarımın diplerinden gelen acıyla ağzımı açmak zorunda kalmıştım. Kendi bedenimden yükselen sabun kokusunu özledim. Koca dilini ağzımın içinde çeviriyor, iğrenç salyalarını, dudaklarıma, burnuma, yüzümün her yerine sıvıyordu. Birden koca ağzını yüzümden çekti, damarlı elleriyle iki omuzumu sıkıca kavrayıp aşağı doğru bastırdı. Beni önünde diz çökmeye zorluyordu. Kendime şaşarak istediğini yaptım. Bu güç memelerimin ucunu iyice havaya dikmişti.?Em bakalım küçük orospu? diye hırıldayarak saçlarımı kavradı, önüne doğru bastırdı. Zayıf bir sesle ?Ama, hocam?? diye itiraz edecek oldum. İşte bu fiyaskoydu. Içimdeki ses ?Hocam? Hocam?? diye utancımı büyütüyordu. Saçlarımı, boynumu kırarcasına çekti, gözlerine bakmaya zorladı. Kalın kaşlarının altından hışımla baktı. Orospum olmasan tam burada ne işin var, dercesine küstahtı. Bana emretmesini bekledim.Saçlarımı acıtarak yüzümü yeniden önüne bastırmakla yetindi.Kendimi affettirme duygusuyla bornozunun eteklerini araladım. Ona mı, kendime mi affettirmem gerektiğinden emin değildim. Kalın ve ağır bir siki, okkalı taşakları vardı. Kasıkları traşlıydı, ama taşakları bembeyaz kıllarla kaplıydı. İki elimle organına yapışıp, taşaklarını ağzıma aldım. Var gücümle emmeye başladım. Ben toplarını yalayıp emdikçe, elimdeki şey daha da ağırlaşıyor, acele etmeden yavaş yavaş büyüyordu. Erkeklik organlarının böyle büyüdüğünü bilmezdim. Önceki erkeklerim hep hazır ve dimdik olur, hemen içime sokmaya çalışırlardı. Oysa bu koca adam, o oğlan çocukları gibi değildi. Varlığıyla odayı dolduruyordu. Biraz sonra da bu muhteşem organıyla her şeyimi dolduracaktı. Ve o bunu biliyor, yavaşça büyüyordu.O muhteşem alet ellerime sığamaz olup, başını havaya diktiğinde, bütün yüzümü ve alnımı geçiyor, boynumdan saçlarıma kadar uzanıyordu. Eserimi gururla seyrettim. hülyayı bununla sikmek, olanca büyüklüğüyle bunu onun içine sokmak isterdim. Göz ucuyla ona baktım. Havlusunu üstünden atmış, çırılçıplak koltuğa yerleşmişti. Gözlerini kısıktı. Parmağıyla pembeliğine bastırıyordu. O parmağın zavallığı karşısında, elimdeki erkeklik yeniden içimi ürpertti. Hayır, O benimdi. Neyse ki, bu odadaki çıtı pıtı, minyon olan kız bendim.Ama Kemalettin Hoca kocamandı. Bir çırpıda bornozunu çıkarttı, üstümdeki havluyu çekip aldı. Koltuklarımın arasından kucaklayarak beni bir çocuk gibi kaldırdı. Ve ben her defasında olduğu gibi, erkeklerin bu alışamadığım gücü karşısında kendimi teslimiyete hazır hissettim. Küçük kalçalarımı kocaman elleriyle kavrayarak beni kucağına aldı.Sikinin taşlaşmış ucunu hissettiğimde, deliler gibi ıslandığımı anladım. Ama girmedi. Bana her adımda onun büyüklüğünü hissettirmekten zevk alarak yatağa doğru ilerledi. Aynı anda hülya?ya dönerek ?Kamera!? diye emretti. hülyanın panik içinde koltuktan kalkmasını, kamerayı yeni açıya göre ayarlamasını hayal gibi izledim.Adam, beni hülyanın koltuğuna bitişik duran yatağa kadar götürdü. Bedenimin her noktasını sahiplenerek, vücüdumdan hiç ayrılmadan beni yatağa uzatmasıyla birlikte zaten aralık duran amıma her şeyiyle yüklendi. Önce kendi çığlığımı, sonra hülyanınkini duydum. Belki de tersi.. Kocaman organını küçük bedenime sokuyor, üstüme abanıyor, kıllı göbeğiyle memelerimi, kasıklarımı eziyor, kollarımı sıkarak sırtımı, omuzlarımı yatağa bastırıyor, sonra yavaşça çekiliyordu. Kısa bir nefeslik dinlenmeden sonra yeniden geliyor, tüm gücünü bana dayatıyor, içimi altüst edip yeniden çekiliyordu. Kadınlığımın bu yanını ilk defa fark ediyordum. Bana abanıp içimi acıttıkça, ağırlığı dayanılmaz oldukça bunun hemen bitmesini istiyor, ama o çekilip giderken kuvvetini hemen özlemeye başlıyordum. hülyanın derin solukları ile Hocanın hırıltıları birbirine karışıyor, bense gözlerim kapalı, kendi çığlıklarımı uzaktan dinliyor, yükseklerden düşüyordum. Kuvvetli pençelerinden biriyle omuzumu bastırıyor, öteki elinin parmağını göt deliğime geçiriyordu. göt deliğimi esnettikçe esnetiyor, bu acının bana verdiği hazzı şaşkınlıkla duyumsuyordum. götümü de sikecek diye çok korkuyordum. Yaşlı aletiyle giderek daha hızlı pompalıyor, ağır toplarıyla butlarımı dövüyordu. Yüzü göğsü ter içinde kalmıştı. Burnundan ve saçlarından düşen ter damlaları, gözlerimi, genzimi yakıyordu. Alkollü nefesi içimi dolduruyordu. göt deliğimi iyice genişleten parmaklarıyla içimden sikini okşuyordu. Bu beni deli ediyor, iri aletinin her hareketini, içimde ilerleyişinin her milimini duyumsadığında titrememe sebep oluyordu.Artık tamamen bu erkeğin esiri olmuştum. İçimden çıkmasını hiç istemiyordum. Bir yandan artık içime boşalmasını istiyor, bir yandan da bunun hiç bitmemesini diliyordum. Beni sikinin ucuna takmasını, götümü havaya dikmesini, her yanımı kanırta kanırta sikmesini istiyordum. Haykırışlarıma engel olmak için dudaklarımı kanatırcasına ısırıyor, ama yine de benim olduğuna inanamadığım o çığlıklarla baş edemiyordum. O ise sürekli hırıldıyor, küfür ediyor, memelerimi, kollarımı, boynumu ısırıyor, her yanıma tükürüklerini, terlerini saçarak bana sahip oluyordu.Neden sonra beni bıraktı. Çekildi. İçimden tamamen gitti. Üstümden her şeyiyle gitti. Beni terk etmesinin şaşkınlığıyla gözlerimi araladığında, benim olan erkekliği hülyanın ağzında gördüm. Adam iki eliyle hülyanın saçlarını kavramış, onun ağzını kasıklarına bastırıyor, hırıltılar içinde onu boğazına kadar sikiyordu. hülya ise narin ellerini onun bacaklarına dayamış, karşı koymaya çalışır gibi görünüyordu. Ama bir yandan da var gücüyle emiyor, durumdan şikayetçi görünmüyordu. Ve adam aniden hülya?nın yüzüne, ağzına, göğsüne, her yerine patladı. Bunu yaparken de bir eliyle benim göğsümü avuçlamış, koparırcasına sıkıyordu. Kısık kara gözlerinden şehvet, nefret, acı, rahatlama gelip geçiyordu. Kemalettin Hocanın o acılar ve titremeler içindeki yüz ifadesini ömrüm boyunca unutamayacağımı o an anladım. Bir de deliklerimde duyduğum ince sızıyı.Hülya diliyle yüzündeki meniyi yalarken, Kemalettin Hoca aniden saçlarıma asıldı. « Temizle şunu kaltak » diyerek sikini tekrar ağzıma dayadı. Elime aldığımda sikinin ne kadar ağır ve oturak lı olduğunu hatırladım. Kıpkırmızı olan başındaki saydam sıvıyı tattım. Tuzlu tatlı gibiydi. Ağzıma sokup emmeye çalıştım. « Yavaş, hayvan » diyerek geri çekildi. Yumuşak bir hareketle yeniden ağzıma verdi. O kemik parçasını yeniden yumuşak bir deri parçasına dönüşünceye kadar kımıldamadan ağzımda tuttum. Uzaklardan gözlerimin içine bakıyor, saçlarımı okşuyordu. Kendimi affettirdiğimi anladım. Bu adama aşık bile olabilirdimGönderen: chanel